![]() |
![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
“Sözsüz,
yazısız, toplumsuz, ve hepsinden kötüsü süre giden korku ve zora bağlı ölüm
tehlikesi ve insan yaşamı yalnız, yoksul, kaba, kötü ve kısa.” Thomas Hobbes,
(1651) Süre
giden korku ve 'kötü, kaba ve kısa' bir yaşamdan koruma çabası dünya çapında,
çocukların temel hakları olarak algılanır. Bunların amacı her çocuk için
fiziksel, psikolojik ve duygusal gelişimine
izin verecek koruyucu bir çerçeve oluşturmaktır. Birleşmiş Milletler(BM) Çocuk Hakları Bildirgesinde açıkça anılır
ki; " çocuğun kişiliği aile ortamı içerisinde, mutluluk sevgi ve anlayış
atmosferinde tam ve uyumlu olarak gelişebilir" ve hiçbir yerde savaşın bunu
sağlayabildiği geçmemektedir. İçgüdüsel olarak savaşın çocuklar için kötü
olduğunu bilmemize rağmen, buna kanıt aramaya gerek var mıdır? Ne yazık ki savaşın
kanıtları her yeri kaplamaktadır. Varolan birçok çatışmada savaşın kötü
sonuçları çocukları da kapsamaktadır. Savaşın kanıtları, savaşın etkilerini
anlayan fakat çatışmalar ve nedenleri hakkında bir şeyler yapamayanlar için de kara
bir leke oluşturmaktadır. Savaşın
etkileri--sadist bir suistimal kataloğu
Üç yüz elli yıl
sonra, çoğu çocuğun yaşamı halen Hobbes'in tanımladığı
gibidir. Son on yılda iki milyona yakın çocuk savaşlarda çoğunlukla acı çekerek,
tıbbi yardım olmaksızın ve bazen yapayalnız öldürülmüştür. Dört milyondan
fazla çocuk ise sakat kalmıştır. Bu çocuklar ( İkincil etkiler
Sayılar, tüm
öyküyü anlatamayabilir. Çatışmanın sonucunda oluşan acı ve ölüm en
korunmasızları, özellikle beş yaşın altındaki çocukları etkiler. Ürünlerin
kasıtlı olarak imhası, ya da daha kurnazca verimli alanların mayınlarla döşenmesi sonucunda ortaya çıkan beslenme yetersizliği
(malnütrisyon) en büyük bedeli küçük çocukları olan ailelere ödetir. Tanınmayan
ve tedavi edilmeyen hastalıklar ve daha önceden yok edilen veya zayıflatılan sağlık
sistemleri, geriye dönüşü yıllar alacak etkiler doğururlar. Daha önce etkili olan
ulusal aşılama programlarının kesintiye uğraması yeni çocuk kuşaklarını tıp
tarihinde örnekleri görülen salgınlara maruz bırakır. Kosova’da yeni bir çocuk
felci salgını gözlenmiştir. Uluslarası tepki –
her zaman yararlı değil
Uluslararası
toplumun saldırganı cezalandırma veya çatışmaya dahil olma tepkisi, bazen en büyük
zararlı etkisini kendilerinin ne yarattığı, ne değiştirebildiği ne de destekledikleri politik sistemde tuzağa
düşürülen masum ailelere gösterebilir. Irak’a uygulanan ambargolar sonrası
hasarların değişik biçimleri gözlendi; ambargonun dördüncü yılında beş yaşın
altında kötü beslenen çocukların oranı dört kat arttı. Sırbistandaki çocuklar
ambargolar sonrası eski Yugoslav cumhuriyetleri ve BM ülkelerinden ticaretin
kesilmesiyle birlikte savaşın yükünden zarar gördüler. Uluslararası toplumun
savaşa taraf olarak katılmasından sonra bunun ailelere ve çocuklara etkileri
serinkanlı biçimde ve ahlaki açıdan düşünülmedi ya da görmezden gelindi. Oysa ki,
bütün çocukların, çocuk hakları sözleşmesinde de belirtildiği üzere rengi dini
ve etnik kökeni ne olursa olsun ve nerede yaşarlarsa yaşasınlar önemleri ve hakları
eşittir. Tablo
1. Silah satan ülkeler
*Büyük
konvansiyonel silah taciri 30 ülke. **Kalın
yazılı ülkeler BM Güvenlik Konseyi daimi üyesidir. ***150
ülke arasında 1995 yılına göre azalan sırada 5 yaş altı çocuk ölüm hızı
listesindeki yerleri. En büyük numara en az çocuk ölümü anlamına gelmektedir. ****Orduya
katılım için gerekli yaş sınırını yükseltme çabası içinde olan ülkeler. *****
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamayan 3 ülkeden biri. Bu, Dünya üzerindeki
çocukların %94’ünün bu yasa ile korunmadığı anlamına gelmektedir. Çocuk askerler
Çocukların
hangi yaşta orduya katılacakları ülkeden ülkeye değişmektedir. Uluslararası insan
hakları hukuku 18 yaşını doldurmamış herkesin çocuk olarak algılanmasını talep
etmektedir. Bununla birlikte aynı uluslar arası hukuk kuralları 15 yaşına ulaşmış
çocukların askeri hizmetlere katılımı konusunda bir şey yapamamaktadır. Bu
adaletsizliğin giderilmesindeki başarısızlığın ardında BM’yi finanse Kız
ve erkek çocuklarının zorla askere alınması itaatkar, vazgeçilebilir
savaşçılardan oluşan zengin bir kaynak oluşturur. Bunlar kullanımı çok kolay olan
hafif saldırı silahlarını kullanmak için az bir eğitimle hazır hale
getirilebilirler. Çocuk askerler, devletin bu sayede eğitim gibi destek hizmetleri ve
finans yükünden de kurtulduğu, maliyeti ucuz bir kaynaktır. Uzun süren
çatışmalarda askeri zorunluluk erişkin
nüfusun tükenmesi nedeniyle daha küçük çağlardaki çocukların askere alınmaları
anlamına gelir. Ordularda 10 yaşında çocukların görülmesi artık
kanıksanmıştır. Afganistan’da savaşın on yedinci yılında askerlerin %45’inden
fazlasının 18 yaşın altında olduğu tahmin edilmektedir. Keyif verici maddeler,
alkol, fiziksel ve psikolojik zor, diğerleri yanında aile üyelerini de öldürmeye
zorlanan çocukların askeri kurumlardaki
intibaklarında kullanılmaktadır. İşkence Askeri
amaçlar doğrultusunda çocuklar tutuklanmakta ve işkence görmektedir. Tüm topluluğu
cezalandırma, çocuktan ve yakınlarından bilgi alma, veya eğlence amacıyla çocuklara
işkence yapılmaktadır. 12 yaşın altındaki çocuklara bile şiddet uygulanmaktadır,
bunlar (hücre hapsi , gözlerin bağlanması, çıplak bırakılmak, vurularak şiddet,
elektrik şoklarına maruz bırakılmak, soğuk suyla ıslatılmak) Uluslararası Af
Örgütü tarafından kanıtlanmış ve tıbbi açıdan belgelenmiştir. Cinsiyet temelinde
zor Hep
erkek çocuklar istismar edilmez. Adölesan
kızların da silah altına alınarak veya orduya geri hizmet (temizlik ve yemek yapma
gibi) dışında hizmetlerde kullanıldığının örnekleri vardır. Savaş suçlarından
biri olan tecavüz salt erişkin kadınlarla sınırlı kalmamaktadır. Tecavüz aynı
zamanda moral açıdan zayıflatma ve çökertme amacıyla, terörize edilmiş sivillerin
kaçmasını hızlandırmak için de kullanılan taktik bir silah olagelmiştir.
Kadınlar, Bosna Hersek ve Hırvatistan’da gözlendiği
gibi etnik temizlik amacı ile kasıtlı olarak da gebe bırakılmaktadır. Adolesan
kızların tecavüze uğrama ihtimali ise savunmasızlıkları ve zayıflıkları
nedeniyle artmaktadır, yine savaş bölgelerinde cinsel yolla bulaşan (AIDS’i de
içeren) hastalıklar bulaşıcı olmadıklarına inanıldığı için endemik hale
gelmektedir. Tecavüz ayrıca olaya tanık olan çocukları da etkilemekte, bunun yanında
tecavüz edilen anne ya da diğer aile bireyi aile dışına itilmektedir. Koruyucu
fonksiyonları olan toplum ve ailenin savaşla aşınması yüzünden çocuklar da bu
istismarın kurbanı olmaktadır. Öksüz kalan ya da bakıcılarından koparılan
çocuklar basit yemler haline gelmektedir. Bu çocukların bazıları
yoksullaştırılmış, eğitimsiz ve ürkmüş ailenin elinde kalan tek ürünü olarak
orduya satılmaktadır. Bazı ana babalar askeri eğitim almanın bu güvensiz dünyada
çocuklarına daha fazla sükunet ve koruma sağlayabileceğine kendilerini
inandırmışlardır. Çocuklar da belki ailelerini bu yolla koruyabileceklerini
düşünerek askeri hizmetlere sanki “gönüllü” gitmektedir. Bir kuruma katılmanın
yaşamlarına düzen ve amaç katabileceğine inandırılmış, özellikle zulümden
kaçışın bu yolla olabileceğine inandırılmış olabilirler. Savaşan tarafların
topluca unuttuğu şeylerin başında da savaşın bitimindeki yerleşik düzene
adaptasyon sırasında bu asker çocukların hesaba katılmamasıdır. Başarılı
entegrasyon, zarar görmüş olan toplum, aile, okul ve yakınların desteğini
gerektirir. Savaşın psikolojik
etkileri Belgelenmesi
çok zor ve çocuklar üzerine etkileri çok örtüktür. Savaşın fiziksel olarak
etkilediği çocuklardan daha fazla çocuğa dokunur ve daha az tedavi edilir. Savaşla
birlikte norm ve değerleri altüst olmuş bir toplumda büyümek kendini birçok yolla
gösteren arazlara neden olur. Geçmişte bu etkileri anlamakta zorlanırdık.
Çocukların savaş gibi bir olay karşısında anlamlandırmalarının daha yüzeysel
olması nedeniyle bu olayla başa çıkabilme yetilerinin daha fazla olduğu
düşünülür. Böylece, davranışsal bozuklukların da daha az gözlenebildiği tahmin
edilir. Savaşın
psikolojik etkileri çocuğun yaş, cinsiyet, kişilik ve çocuğun kültürü ile önceki
deneyimlerine bağlıdır. Olayların doğası ve çocuğun olaylara maruziyeti de önemli
faktörlerdir. Psikolojik etkiler savaşın yarattığı diğer sorunlardan – fiziksel
yaralanma, aile üyelerinin, evin veya toplum desteğinin kaybı- da beslenir. Çocuklar
travma sonrası stres bozukluğunun belirtilerini tekrar eden, ayrıntılı ve sıkıntı
verici düşünce ve imgeler duyumsamak şeklinde gösterirler. Bu çocuklar sıkıntı verici olayları düşler,
öykü anlatma veya oyun şeklinde tekrar tekrar yaşarlar. Savaşı yaşayan çocuklar
arasında depresyon ve anksiyete bozukluklarına sık rastlanır. Savaşın
yarattığı ahlaki çöküntüden tavır ve değerler de etkilenir. Korkudan etkilenen
çocuklarda saldırgan davranış kendini milliyetçi tavırlarla ortaya çıkarabilir. Bu
çocuklara, yakınları arasında daha üstün bir gözle bakılır. Kendine dönük
davranışlarında kendine zarar verme eğiliminde, örneğin nişancılık oynarken hedef
olma gibi bu oyunlarla savaşı oynamak, gerçek savaşın içinde yer almadan bir önceki
adımdır. Toplumun
direnişinin içinde aktif olarak yer almak ve tepkilerini savaşın baskılarını bu
yolla kontrol altına almak bazı çocuklar için psikolojik açıdan koruyucu da
olabilir. Çocuklar silahlı çatışmalarda rol almaya ve kendilerini cesur hissetmeye
eğilimli olsalar da, kendilerini zorla büyüten erişkin rollerine öykünmeye
çalışsalar da, duygusal olarak gelişmemişlerdir. Bu durumlarda çocuğun kendi
inanışı savaşın hangi tarafında olduğuna göre belirlenir. Savaşın değişen
yüzü Modern
savaş alanı artık boştur… Savaşlar göğüs göğüse çarpışma yerine yüksek
teknoloji kullanılarak gerçekleştirilmekte, eskisi gibi büyük cephe savaşları
olmamakta ise de, bu tanım gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Savaşlar bir
süredir cephe savaşı niteliğini kaybetmiş, daha doğru bir tanımla cephenin
niteliği değişmiştir. Cephe artık sivillerin oturduğu şehirler, çocuklarla dolu
parklar ve annelerle dolu pazarlarda olmaktadır. Tek benzerlik topçu birliklerinin
cephenin uzağında mevzilenmiş olmalarıdır. Bu değişiklik, savaşlardaki sivil
kayıpları açıklamaktadır. 1. dünya savaşı sırasında verilen kayıpların %5-10
kadarı sivilken, günümüzde özellikle yerel savaşlarda kayıplardaki sivil oranı
%90’ları bulmaktadır. Trajediyi önlemek “Yabancı”
bir savaş için müdahaleyi düşünürken, gelişmiş ülkelerde bu tavır sonucu
savaşta ölecek olan savaşçıların sorumluluğunu politikacılara atma
kolaycılığının da tuzağına düşülmektedir. Bu konu ile ilgili çelişkiler
düşünülürken savaş alanının sınıfların, oyun alanlarının, pazarların
içinden geçmesi nedeniyle ölecek bebek ve çocukları da hesaba katmak gerekmektedir.
Şehirlerde soykırım ölçeğine ulaşan kıyımlar bir gecede olup bitmemektedir. Bu
olaylar ortaya çıkmadan önce ayrımcılık, artan baskılar, politik ve ırksal
destekli şiddet, ve bunlarla çoklukla beraber giden ağır sefalet gibi uyarı
işaretleri vardır. Milliyetçiliğin yükselişi ile ilgili fikirler, Staub’un
belirttiği kültürel arkaplan dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu arkaplan
genişlemeci ve ırkçı eğilimleri, kültürel veya tarihsel üstünlük
varsanılarını ve farklılıklara hoşgörüsü kıt, mermer gibi sımsıkı,
sınıfsız olduğu düşünülen topluluk kurallarını içermektedir. Bu
meseleler dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir ve politik tartışmaların insani
meselelerin önüne geçmesine izin verilmemelidir. Eyleme geçme konusundaki gecikme
gizli bir suç ortaklığı anlamına gelebilir. Sorumluluğumuzu belirlemek kadar
kötülüklerin büyümesini ve genişlemesini de gözlemek zorunludur. Savaş
suçlarını yargılayabilmek için kanıtların erkenden toplanması, sözde despotların
da kanuni bir çerçevenin farkına varmalarını sağlayarak önleyici değer
taşıdığı için de önemlidir Son
20 yıldır savaşın çocuklar üzerine etkisi hakkında yeterince bilgi toplarken, dünyadaki savaşların yol
açtığı fiziksel ve psikolojik savaş yaralanmalarından malnütrisyonlara ve
bulaşıcı hastalık salgınlarına kadar değişik olaylar bize oldukça yardımcı
oldu. Zaman, şimdi savaştan etkilenen çocukları savunma ve onlar adına araya girme
zamanıdır. Bizler, hastalık sürecini tarif eder ve hastalığın etkilerini silmeye
çalışır bir konumdan hastalıktan etkin şekilde önleyici programlar başlatır
konuma gelmeliyiz. Tablo 2 : Çatışmalı
ülkeler:*
*Çatışma
kavramı, başladıktan sonra 1000 ve daha fazla ölümle sonuçlanan olayları
tariflemektedir. ** 1995 ve 1996
yıllarında çatışmanın sürdüğü ülkeler *** Kalın
yazılmış ülkelerde 15 yaş altındaki çocuklar çatışmaya katılmaktadır **** İtalik
yazılmış ülkelerde 18 yaş altındaki çocuklar çatışmaya katılmaktadır ***** 150 ülke
arasında 1995 yılına göre azalan sırada 5 yaş altı çocuk ölüm hızı
listesindeki yerleri. En büyük numara en az çocuk ölümü anlamına gelmektedir. Çocukları savaşın
etkisinden korumak için stratejiler BM
ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ’Nİ KULLANMAK
Birleşmiş
milletler çocuk hakları sözleşmesinin üç temeli vardır. Bu temeller, tümü
oluşturan birçok madde üzerinden tanımlanır ve birlikte anlaşılıp hakkıyla
uygulandığında çocuğun güvenliğini ve sağlıklı bir şekilde gelişmesini
sağlayabilir. Ø
Çocukları etkileyebilecek
politikaları kararlaştırırken çocuğa en çok uygun olan dikkate alınmalıdır. Her
çocuk bu kanunun kefesinde bir başka çocuktan değersiz değildir. Bu nedenle her
çocuk kendine en uygun seçimi yaparken kendi ilgilerini göz önüne almalıdır ve bu
seçim çoğunluğun seçiminden etkilenmemelidir. Ø
Herhangi bir yaştaki
çocuğun kendisi ile ilgili verilecek kararlarda katılım göstermesi bu kararların
çocuğa uygun olma olasılığını artırırken çocuğun haklarının ihlal edilme
olasılığını azaltır. Ergenlerin çoktan beridir bilgi sahibi olma hakkı ve uygun
seçimler yapma hakkı olduğu Ø
Fark gözetmeme birey veya
topluluk olarak çocuklara uygulanacak herhangi bir politikanın kuralı olmalıdır.
Çoğu istismar fark gözetmeme kavramının uygulanmaması sonucu ortaya çıkmaktadır. Üç
ülke (ABD, Somali ve Cook adaları) dışında tüm ülkeler tarafından imzalanan BM
çocuk hakları sözleşmesi çocuk haklarını korumak için etkin bir belge gibi
gözükmektedir. ABD, dünyanın çoğu bölgesinde politikaları dayatan, uygulayan ve
koruyan bir role bürünmüştür. Somali ise çocuklarının yoksulluk ve savaşla ilgili
deneyimlerini Unicef’in 1997 ülkeler arası 5 yaş altı ölüm hızı listesinde
sondan 10. olarak gösteren bir ülkedir. ÇOCUK
HEKİMİNİN ROLÜ Etkili bir liderlik
beklemek çocukların haklarını savunanları engellememelidir. Çocuk hekimleri
ayrıcalıklı bir konumdadırlar. Çocukları dinlemekle meşhurdurlar ve renkleri ve
inançları ne olursa olsun çocukların ilgilerine en uygun işleri başarmaları için
desteklemek durumundadırlar. Toplumdaki konumları çocukları savaşın istismar edici
etkilerinden koruyabilmek için onlara bir platform sağlar. İstismar konusundaki
bilgileri onların bu konulardaki seslerine otorite katar. Bu biçimdeki otorite, uluslar
arası imkanları araştırmak ve uygun bir şekilde yanıt vermek için kullanılabilir,
bu otoritenin etkileri olumludur. Sorun oldukça güç olmasına rağmen, gerçek zorluk,
bireysel seslerin, olağanı değiştiremeyeceği şeklindeki yaygın görüşün
üstesinden gelebilmektir. ULUSLARARASI
TOPLUMUN YANITI
Ø
sivillere ve sivil
yerleşimlere saldırıların engellenmesine dair görüş birliği elde etmek Ø
sivilleri çatışma
bölgelerinden tahliye etmek ve Ø
“güvenli alanlar”
kavramını etkin bir şekilde zorlamayı içermelidir. Beyefendilerin
görüş birliği sağlaması İlerleyen
bir orduya karşı evden göçmek belki de insanların hayatını koruyabilecek tek şey
olabilir. Bununla birlikte, çoğunlukla tam da bu nedenle insanların hayatı tehlikeye
girebilir. Bu aynı zamanda ordunun işini kendi başına yapmak olarak da görülebilir.
Sonuç aynı olacaktır; yabancı bir gücün etkisiyle etnik temizlik. Kurtulanlar
hastalıkları ile baş etmek için acil yardım sistemlerine muhtaç mülteciler olurlar. En iyi yaklaşım göç karşısında çocuk ve
ailelerin yanında yer almak ve onları toplumları ve evleri ile birlikte savunmaktır. ETKİN
GÜVENLİ ALANLAR
Uluslararası
yasalarla güvence altına alınmış bir korumalı bölge ya da “güvenli alan”,
çocuklar ve savaşmayan sivillerin hakkı olan güvenlik ve desteği sağlayabilir.
Bunlar, ihtiyaca göre yerleşim birimlerinin merkezlerinde konumlanan, mülteciler ve
dışlanmış insanlara yönelik kamplar olabilir. Uluslararası toplumun koruyucu
güçlerinden ayrı olarak, askeri olarak nitelendirilebilecek olanakları olmamalıdır.
İçeride yaşayan insanlar silahsızlandırılmalıdır. Bu yerleşimlerin çevresinde
gereksinim duyulduğunda lojistik ve tıbbi desteği sağlayacak şekilde güvenli
koridorlar oluşturulmalıdır. Tehdit anında hızla cevap verecek ve engelleyici rol
oynayarak çocukları çatışmanın etkisinden koruyacak askeri bir koruma da
olmalıdır. Askeri destek çevre ülkelerden destekle hazırlanmalı fakat bu ülkelerin
yönetiminde olmamalıdır. Yine bu koruma bağlamında olayların sonunda değil daha
başlangıcında hareket edecek uluslararası savaş suçları mahkemesinin de desteği
alınmalıdır. Çocuklara
yapılacak en büyük adaletsizliklerden birisi, bu sayılanların daha önce de
düşünüldüğü fakat uygulamaya geçemediği şeklindeki yaygın söylemdir. Benzeri
denemelerin başarısızlığının nedeni koruyucu ülkelerin şiddetli bir saldırı
karşısında durmak için gönülsüzlükleridir. Doğu Bosna’daki Srebrenica sözde
bir “koruma gücü” ‘nün “BM koruması” altındaki insanların yaşamlarını
nasıl riske attığına güncel bir örnektir. Dünyanın geri kalanı o bölgede BM
tarafından oluşturulan bir koruma gücünün varlığına inanırken o bölgede bir
soykırım süreci yaşanıyordu. Etkin
bir koruma stratejisi, doğru olanın yapıldığının bilinciyle güçlenen kesin bir
politik uzlaşma gerektirir. Yine insani ve askeri güçlerin birlikte çabası
gereklidir. İyi ve insancıl
eylem için kuruluş Klinik
pediatrinin temellerini de oluşturan, çocukları korumak için kullanılan iyi eylem
örnekleri bu konuda yol gösterici olabilir. Girişimler çocuğun ve ailenin gereksinim
ve kabullerine uygun olmalıdır. Travma sonrası stres bozukluğu ile baş etmek amacı
ile geliştirilen yöntemler bu sayılan duruma örnek verilebilir. Ulaşılabilirlik
personel olsun eşya olsun, kaynakların hedef toplumun ulaşabileceği yerlerde
konumlanması ile sağlanabilir. Bu prensip özellikle etnik temelli çatışmaların Girişimlerin
yasallığı özellikle temel insani hakları kısıtlanmış bireylerle uğraşırken
elzemdir. Bu konuda uluslararası uzlaşılar bulunmaktadır. Çocuklar
uzmanlaşmış bakımı hak ederler. Gelişmiş ülkelerde çocukların sorunları
profesyonel ekiplerle çözülür. Daha zor koşullarda yaşayan çocuklar da koruma için iyi niyetli olsa da uzman olmayanlardan daha
iyisini hak eder. Hükümet dışı organizasyonların işlemlerinin BM tarafından
onayında kullanılan kılavuz yönergeler bu işe yarayabilir. Uzman olmayan
operatörleri caydırmak için onay mekanizması işletilebilir. Çocuklara
yönelik herhangi bir hizmet çocukların güvenliğini garantiye almak zorundadır. Bu
çocuklara verilen hizmetin iyileştirilmesini sağlamak için gereklidir. Yeterli
bilgilendirme yapılmadan invazif bir girişim, analjezi ya da sedasyon uygulamak buna
örnek olarak verilebilecek bir klinik uygulamadır. Bunun kadar kötü olan bir durum da
çocukları ailesinin onayı olmadan ya da kimliğini gizleyerek uluslararası bir
sınırdan kaçırmaktır. Gelişmiş ülkelerde çocukları kendilerine karşı suç
işleyen erişkinlerden koruyan yasalar vardır. Çocuklar aynı güvenliği insani
krizlerde de hak ederler. Bu çocuklarla ilgilenenleri izleyecek bir süreç
başlatılmalıdır. Girişimler
işbirliği içinde gerçekleştirilmelidir. Gelişmiş ülkelerde veliler, yakınlar ve
toplum çocukların problemlerinin çözümüne katkıda bulunur. Bu katkı çatışmalı
durumlarda, olaylar yüzünden şaşakalmış çocukların güvenliğini ancak
tanıdıklarının sağlayabileceği durumlarda özellikle önem kazanmaktadır. Kurumlar
arası eşgüdüm israfı ve tekrarlamaları önleyecektir. Bu iş etkin bir denetim
gerektirir. Açık tartışmanın amaçları grup içi tüketim değil etkinlik ve
etkililik olmalıdır. Saydamlık yardım kuruluşlarının muhtemelen en önemli
eksikliğidir. Bir yardım programının şansı gerçekçi bir şekilde finanse
edilmesiyle doğru, hakkındaki israf ve sahtekarlık şüpheleriyle ters orantılıdır. Silah ticareti ve çocuk
hakları: uzlaştırılamaz kavramlar Yaşananlar
göstermektedir ki, çocuk hakları gelişmemiş ülkelerdeki savaş ilancılarının
kafalarını karıştıran bir kavram değildir. Bu tür rejimlere satılan silahların
çoğu BM çocuk hakları sözleşmesi’ni imzalamış ülkelerin devletçe desteklenen
firmalarından gelmektedir. Bu gibi ülkeler suç ortaklığını inkar etmektedirler,
fakat yarattıkları finansal ve politik ortamla silah tacirlerinin alışverişlerine
izin vermektedirler ve savaş suçlarından sorumlu sayılmalıdırlar. (Birleşik
Krallığa bağlı) Man Adası’na kayıtlı bir şirketin Ruanda’da savaşan
tarafların birinin silah sağlayıcısı olduğunun açığa çıkarılması, bıçak ve
tabanca gibi kişisel silahların kullanımını kısıtlayan Birleşik Krallık
yönetimlerini yakından ilgilendirmektedir. Birileri BM çocuk hakları
sözleşmesi’nin imzacılarından olan Birleşik Krallık ile dünyanın en büyük
silah tüccarı ABD arasındaki bu ahlaksız uzlaşmayı sorgulamalıdır. Bu olay aynı
zamanda azgelişmiş ülkelere yapılan uluslararası yardım programlarına 1995 yılı
içinde GSMH’sına göre ayrılan pay itibarı ile 15. sırada bulunan Birleşik
Krallık için bir talihsizliktir. Şimdi, bu silahları dağıtan ülkelerin BM çocuk
hakları sözleşmesi’nin giriş yazısı hakkında düşünmeleri ve kendilerine bu
silah dağıtımının”Bütün ülkelerdeki, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki
çocukların yaşam koşullarını iyileştirmek için uluslararası işbirliğine
ihtiyaç var...”, veya ” toplumda birey olarak yaşamaya başlayacak çocuk, BM
sözleşmesi’nin ruhundaki barış, saygı, tolerans, özgürlük, eşitlik ve
kardeşlik ilkelerini özümsemiş olmalı...“ amaçlarına
hizmet edip etmediğini samimice sorgulamaları için uygun bir zamandır. Michael C B Plunkett, David
P Southall tarafından Archive of Disease in
Childhood Dergisi 1998;78:72-77’de yayınlanan derlemeden
türkçeleştirilmiştir. Çev: Dr. Erdem Gönüllü Kocaeli Üniversitesi Tıp
Fakültesi Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Anabilim Dalı
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|