AŞI ARAŞTIRMALARI VE GELİŞTİRME
Son yirmi yılda biyoteknolojide kaydedilen
sıra dışı gelişmeler aşı üretimi alanına da uygulanmış, bunun sonucunda
Hemofilus influenza tip b (Hib), hücresiz boğmaca, rekombinant hepatit B ve atenüe
varisella gibi heyecan verici yeni aşılar üretilmiştir. Aşı üretiminde kullanılan
temel bilimler bilgi birikiminin hemen tamamı, kamu araştırma kurumlarında
geliştirilmiştir. Faz iki ve faz üç klinik araştırmaları ise, endüstrileşmiş
ülkelerin büyük aşı firmaları tarafından gerçekleştirilmiştir. Yeni bir
aşının lisans alabilmesi için yapılan yatırım yüz milyon dolarlar ile ifade
edilmektedir. Aşı endüstrisi bu nedenle aşının piyasaya sürüldüğü ilk yıllarda
birim fiyatını yüksek tutarak ve zengin, endüstrileşmiş ülke pazarına ürünü
sürerek yatırımını çıkartma ve kar etme yoluna gitmektedir (WHO 2000).
Aşının metalaştırılması, aşı
üretimine yönelik olarak kamu kurumlarında üretilen, geliştirilen bilginin, klinik
araştırmalar aşamasında ne yazık ki endüstriye devredilmesi, deyim yerindeyse
peşkeş çekilmesi, aşı gibi yaşamsal bir biyolojik ürünü kapitalist ekonominin
pazar mekanizmalarıyla piyasaya sürülmesi demektir.

Aşı Pazarı
Can Pazarı
DSÖ, UNICEF ve Dünya Bankası'nın 2002
tarihli aşı ve bağışıklama raporunda, gelişmekte olan ülkelerdeki aşı
pazarının potansiyel olarak çok iyi bir pazar olduğu belirtilmektedir! Ancak
günümüzde gelişmekte olan ülkelerin, her yıl yeni doğan 132 milyon bebeği kapsayan
6 milyar dolarlık küresel aşı pazarının, sadece %18'ini oluşturduğu
belirtilmektedir. Yine aynı raporda, gelişmekte olan ülkelerin yeni aşılara talebinin
az olması ve yıllardır altı temel aşı (Difteri, Boğmaca,Tetanoz, Polio, Kızamık
ve BCG) için sıkı fiyat pazarlıkları yapılmış olması; aşı üreticilerini
“düşük karlı” ülkeler için aşı üretmekten vazgeçirmekte denmektedir (WHO,
UNICEF, The World Bank, 2002).

Gelişmekte olan ülkelerdeki
çocuklar, gelişmiş ülkelerdekilere kıyasla aşı araştırmalarının gündeminden
daha az yararlanmaktadır. Çünkü, araştırma geliştirme çalışmalarının gündemi
gelişmiş ülkelerin gereksinimlerine göre düzenlenmektedir.
Yeni aşılar gelişmekte olan ülkeler
tarafından satın alınamamaktadır,
Gelişmiş ülkeler “düşük karlı”
aşılarla ilgili araştırma yapmamaktadır,
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
hastalık nedenleri farklılık göstermektedir.
Patent Hakkı Çocukları Öldürüyor
Aşı araştırma geliştirme çalışmaları
giderek daha fazla riskli, uzun ve maliyetli bir iş olmaya başlamıştır. Her yeni
aşının geliştirilmesinin 500 milyon dolara mal olduğu ve 12-15 yıl sürdüğü
bildirilmektedir. Bu maliyetlerle baş edebilmek ve yapılan masrafı çıkartabilmek
için, firmalar yeni geliştirilen aşıya yüksek fiyatlar belirlemektedir. Geliştirilen
aşının ilk 20 yıllık patent hakkı ise Dünya Ticaret Örgütü'nün gündeme
getirdiği TRIPS anlaşması ile korunmaktadır. Patent hakkı, üretici firmaya üretim
hakkını elinde tutma ya da lisans anlaşmasıyla başka bir firmaya satma olanağı
vermektedir. Ancak patent süresi dolduktan sonra, başka üreticiler de bir ödeme
yapmaksızın o aşıyı üretebilmektedir. Bu zaman zarfında ne yazık ki gelişmekte
olan ülkelerde milyonlarca çocuk yaşamını yitirmektedir. Şekil 6'da araştırma
aşamasından uygulamaya dek aşı üretim süreci aktarılmıştır.


Aşı Üretimini Pazar Dinamikleri Belirliyor
Son on yılda büyük ilaç firmaları
düşük karlı geleneksel aşı üretimini azalttıkları için bazı aşılarda
sıkıntı baş göstermiştir. Aşı üretimindeki azalmadan özellikle BCG, DBT, Tetanoz ve Kızamık aşıları etkilenmektedir.

Aşı üreticileri, gelişmekte olan
ülkelerde milyonlarca insanı öldüren HIV/AIDS, tüberküloz, sıtma gibi hastalıklara
karşı aşı üretme gibi bir “ticari istek” duymamaktadır. Örneğin HIV aşısı
için yılda yaklaşık 600 milyon dolar yatırım yapılmaktadır, bunun büyük bir
kısmı ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından finanse edilmektedir. 1999 yılında
HIV/AIDS tedavisinde kullanılacak ilaçların araştırmaları için ise Avrupa ve ABD'de
3 milyar dolar harcanmıştır. İlaç pazarı hala aşı pazarından daha karlıdır!
1996 yılında basılan “sağlık
araştırma geliştirme çalışmalarına yatırım” raporunda DSÖ, sağlık
araştırmalarının finansında bir terslik bulunduğuna değinmektedir. Bu
çalışmanın yapıldığı dönemde akut solunum yolu enfeksiyonları, ishalli
hastalıklar ve tüberküloz yılda yaklaşık olarak 8 milyon ölüme yol açmaktadır ve
ölenlerin çoğu yoksul ülke insanlarıdır. Bu alana aktarılan araştırma fonu
tahminen 99-133 milyon dolar civarındadır, bir başka deyişle dünya sağlık
araştırmalarına ayrılan payın sadece %0.2'si bu hastalıkların araştırılmasına
ayrılmaktadır. Buna karşılık yılda 218 bin ölüme yol açan astım araştırmaları
için harcanan paranın 127-158 milyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası
AIDS Aşısı Girişimi 2000 yılında bir rapor yayınlamış ve AIDS aşısı
geliştirmede beş yıllık bir gecikmenin yoksul ülkelerde fazladan 30 milyon HIV
enfeksiyonuna yol açacağını bildirmiştir.

Gelişmiş Ülkeler Aşı Araştırmalarının
Gündemini Belirliyor
Gelişmiş ülkelerde geliştirilen yeni
aşılar, gelişmekte olan ülkelerde kullanılmaya uygun değildir. ABD'de bebekleri
pnömokok hastalıklarına karşı koruyan bir aşı geliştirilmiştir. Bu aşı, beş
yaş altı çocuklarda en temel ölüm nedeni pnömokok pnömonisi olan gelişmekte olan
ülkelerde kullanılamamaktadır. Çünkü üretilen aşı bu ülkelerde en sık görülen
iki serotipe karşı koruma sağlamamaktadır. İngiltere'de
Meningokok C aşısı 1999 yılında uygulanmaya başlamış ve 2000
yılında 20'den az olgu saptanmıştır. Buna karşılık Etiyopya, Senegal ve
Gambiya'yı içine alan Afrika menenjit kuşağında 1996'da kayıtlara geçen en kötü
salgında, en az 200 bin Meningokok A menenjiti olgusu ve 20 bin ölüm saptanmıştır
(WHO, UNICEF, The World Bank, 2002).
Aşı geliştirme için harcanan yıllık 500
milyon doların sadece 40 milyon doları, enfeksiyonların %95'inin görüldüğü
gelişmekte olan ülkeler için ayrılmaktadır. Dünya Bankasının tahminlerine göre,
dünyadaki hastalık yükünün ise %93'ü gelişmekte olan ülkelerde oluşmaktadır,
ancak küresel sağlık harcamalarının sadece %11'i bu hastalıklara yönelik olarak
yapılmaktadır. Az gelişmiş ülkelerde kişi başına yıllık sağlık harcamaları 6
dolar civarındadır. Ancak 2001 yılında yayınlanan
DSÖ'nün desteklediği “Makro Ekonomi ve Sağlık” raporuna göre, temel
sağlık gereksinimlerini karşılayabilmek için, kişi
başına yılda en az 30-40 dolar sağlık harcaması yapılması gerekmektedir.

GAVI Nedir?
GAVI yani Aşı ve Bağışıklama İçin
Küresel İşbirliği (Global Alliance for Vaccines and Immunization), 2000 yılında,
DSÖ, UNICEF, Dünya Bankası, ulusal hükümetler, uluslararası kalkınma bankaları,
hükümet dışı kuruluşlar, Bill ve Melinda Gates Vakfı, çocuk aşıları programı,
sağlık için uygun teknoloji programı, vakıflar, halk sağlığı programları,
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki aşı endüstrisinin temsilcilerinin bir araya
gelmelerinden oluşan bir oluşumdur.
Bu birlik, Bill ve Melinda Gates Vakfı
tarafından bağışlanan 750 milyon dolar ile kurulan Aşı Vakfı'nın finans
desteğiyle çalışmaya başlamış ve vakıf, Kanada, Danimarka, Hollanda, Norveç,
İsveç, İngiltere, ABD hükümetlerinin katkılarıyla sermayesini 1 milyar dolara
yükseltmiştir.
GAVI 2000 yılından beri, yoksul ülkelere
Aşı Vakfı aracılığıyla “yardım” etmektedir. Kişi başına gelirin 1000
dolardan az ve bağışıklama kapsayıcılığının %80'in altında olması, ülkeyi bu
yardım için uygun kılmaktadır.
GAVI neleri hedeflemektedir? Yola çıkış
noktaları her çocuğun bağışıklanma hakkının olduğudur. Hedeflerinin arasında
bağışıklama sistemlerinin geliştirilmesi, kapsayıcılığın arttırılması, yoksul
ülkelerde hizmetin yürütülmesine yönelik sürdürülebilir finans mekanizmaları
geliştirmek, yoksul ülkelere daha düşük fiyatla aşı satılması için çaba
harcamak, bağışıklamayı “dış borç yaralarının sarılması da içinde yer almak
üzere uluslararası kalkınma çabalarının bir ölçütü olarak kullanmak hedeflerinin
arasında yer almaktadır. Bu küresel işbirliği hareketinin içinde Uluslararası Para
Fonu'nun kardeşi Dünya Bankası da yer almasa, yaraları sarılacak dış borçları
zaten bu kuruluşlar vermese, belki de bu ulvi amaçlara inanmak olanaklı olabilirdi.
DSÖ, UNICEF ve Dünya Bankası
üçlüsünün 2002 aşı ve bağışıklama raporlarında kamu sektörüne biçtikleri
rol, hastalık yükünü tahmin etmek, yeni aşı talebini öngörmek ve aşı pazarını
garantilemek konusunda çaba harcamasıdır. Bu üçlünün önerdiği çözüm; Aşı
Vakfı, AIDS-Tüberküloz ve Sıtmayla Küresel Mücadele Vakfı gibi kuruluşların ucuz
aşı fiyatları için lobicilik yapmasıdır!

|