Cilt: 10 Sayı: 12
Aralık 2001
Kilo Alamayan Çocuğa Yaklaşım
Dr. Sadık Akşit
Doç.; Ege Ü. Tıp Fak. Çocuk Sağ. ve Hast. AD, İzmir
Çoğu kez
annelerin çocuklarından bekledikleri beslenme davranışı ile çocuğun beslenmesi ve büyümesi
farklı olabilir. Örneğin, anne bebeğinin ilk aylardaki ağırlık artışına bakarak
yaşamın ikinci 6 ayında da aynı ağırlık artışını bekleyebilir. Anneler
bebeklerinin iştahsız olduklarını ve deyim yerindeyse hiçbir şey (!) yemediklerini
ifade etmelerine karşın çoğu zaman çocuğun büyümesi yaşına uygun bulunur.
Öyleyse biz hekimler ailenin beslenme konusundaki kaygılarını ne zaman dikkate
almalıyız? Pratik olarak, iki ay boyunca yeterli ağırlık artışı olmayan ya da
altı aylık izlem süresince boy persentilinde değişme olmaksızın ağırlığı iki
temel persentil kanalını aşağıya doğru kesen çocuklar bu açıdan incelemeye
alınmalıdır.
Kilo alamama ya
da beslenme yetersizliği genellikle yaşamın ilk üç yılında karşılaşılan bir
sorundur. Çocuğun beslenme durumunun değerlendirilmesinde büyümenin izlenmesi temel
parametre olup ağırlık, boy ve baş çevresinin belirli aralıklarla ölçülüp
referans eğrileri üzerinde işaretlenmesi şeklinde yapılır. Boya göre ağırlık
standart eğrilerine göre beş persentil altında ise akut malnutrisyon (wasted) düşünülür.
Boy ve ağırlığın her ikisinin birden düşük olması genellikle kronik malnutrisyonu
(stunting) düşündürmekle birlikte genetik etmenler ve konstitüsyonel büyüme
gecikmesi de buna neden olabilir.
Yetersiz
kalori alımının ilk göstergesi ağırlık artışında azalma olduğundan ve ilk
yaşlarda büyümenin izlenmesinde kullanılan en duyarlı ölçüt ağırlık ve
ağırlık artışı olduğundan bu yazıda yetersiz büyüme kavramı çoğu kez
ağırlık ve ağırlık artışının düşük olması anlamında kullanılmıştır.
Yetersiz büyüme gösteren bebeklerde sonraki yıllarda da büyüme ve gelişme
bozuklukları ile davranış sorunları daha sık görüldüğünden bu bebeklerin erken
dönemde tanınıp uygun bir yaklaşımla tedavi edilmeleri çok önemlidir.
Hekimin Yaklaşımı
Öncelikle
yetersiz büyümenin organik bir nedene bağlı olup olmadığı açıklığa
kavuşturulmalıdır. Bunun için iyi bir öykü alınması, tam bir fizik inceleme
yapılması ve temel bazı laboratuvar incelemelerin yapılması gereklidir. Olguların
çoğunda organik bir neden saptanamaz. Beslenme bozukluğu genellikle ailenin ya da
bakıcının bebeğin gereksinimlerini yeterince bilmemesi ve karşılamamasından
kaynaklanmaktadır.
Bununla
birlikte klinisyenlerin çoğu altta yatan nedenin psikososyal olduğunu söylemeden önce
organik nedenleri dışlamak için pek çok inceleme yapmaktadır. Aslında aileden ne
kadar iyi bir öykü alınırsa yapılacak incelemelerin sayısı da o kadar azalacaktır.
Büyüme geriliğinin ayırıcı tanısı çok geniştir. Orta kulak iltihabından
Çöliak hastalığına kadar pek çok hastalık çocuğun iştahını etkileyebilir.
Öykü almaya
halen çocuğun herhangi bir hastalığının olup olmadığının araştırılmasıyla
başlanır. Ebeveynin çocuğun yetersiz büyümesinin farkında olup olmadığı eğer
farkında ise bunu neye bağladığı öğrenilir. Eğer varsa büyükanne gibi diğer
aile büyüklerinin yorumları dinlenir. Çocukta kusma olup olmadığı öğrenilmeli,
beslenme düzeni ve aldığı enerji miktarını öğrenmeye yönelik sorular sorulmalıdır.
Bebek anne
sütü ile besleniyorsa emzirmenin yeterli olup olmadığı sorgulanmalıdır. Örneğin,
yenidoğan bir bebeğin günde en az 8 kez emzirilmesi gereklidir. Emzirme süresi de çok
önemlidir. Memenin %95'i ilk 5 dakikada boşalırsa da daha uzun emzirme süt üretimini
uyarması açısından önemlidir. Yeterli anne sütü alan bir bebek günde 6-8 kez idrar
yapacaktır. Çocuğun emme gücü de sorgulanmalıdır. Zayıf ve kısa süreli emme
altta yatan nörolojik bir bozukluğu düşündürebilir. Eğer bebek emerken hemen
yoruluyor ise kalp ya da akciğer ile ilgili hastalıklar olabilir. İlk aylarda anne
özellikle emzirme zamanlarında memelerinin sütle daha fazla dolu olduğunu hisseder.
Daha sonraki aylarda ise memeler daha yumuşak olduğundan anne, sütünün azaldığı
şeklinde yorumlayarak bebeğine hemen formül mama ya da diğer ek besinleri başlama
eğilimine girer. Bu ise anne sütünün azalmasının en büyük nedenidir. Bundan başka
annenin stresi ve yorgunluğu da anne sütünün azalmasının başlıca nedenleridir.
Eğer bebek
biberonla besleniyorsa formül mamanın cinsi, nasıl hazırlandığı, 24 saatte ne kadar
mama aldığı, bebeği kimin beslediği, beslenme sırasında anne ile bebek arasında göz
temasının olup olmadığı, beslenme sırasında bebeğin nasıl davrandığı ve kusma
olup olmadığı öğrenilmelidir.
Bir ile üç yaş
arasındaki bir çocuğun beslenme öyküsünü alırken günlük öğün sayısı, öğünlerin
süresi ve kimin beslediği sorulmalıdır. Bir yaşındaki bir çocuk günde 6 kez
küçük öğünler şeklinde beslenebilir. Bu yaştaki bir çocuk masada 15 dakikadan
fazla oturtulamaz, dikkati dağılır. Eğer çocuk daha uzun süre masada aile ile
birlikte oturmaya ve yemeye zorlanırsa sorunlar ortaya çıkabilir. Bunun dışında,
eğer öğün sırasında televizyon açıksa ve çocuğun ilgisini çeken programlar
varsa çocuğun yemeye karşı ilgisi azalabilir. Bütün gün boyunca meşrubat içen
çocukların iştahı baskılanabilir.
İyi bir
perinatal ve postnatal öykü de alınmalıdır. Bebeğin planlı bir gebelik sonrasında
mı doğduğu yoksa ailenin istemi dışında mı dünyaya geldiği öğrenilmelidir.
Ebeveynin annelik ve babalık konusundaki bilgi ve beklentileri nelerdir? Eğer annenin
yaşı küçük ise annelik konusunda yeterince bilgi sahibi olamayacaktır. Tersine,
eğer anne yaşı çok büyük ve primipar bir anne söz konusu ise bebek bakımı ve
beslenmesi konusunda aşırı bir koruma duygusu ve yersiz endişelere kapılabilir.
Ailenin çocuk sayısı da çok önemlidir. İlk çocukta ebeveyn çocuk bakımı
konusunda bir acemilik yaşayabilir. Bunun tersine, örneğin annenin onuncu çocuğu söz
konusu ise ailenin bu çocuğa yeterli ilgi ve dikkati göstermesi olanaklı değildir.
Aile öyküsü
alınırken kistik fibroz ve spinal muskuler atrofi gibi hastalıkları olan bir kardeş
olup olmadığı öğrenilmelidir. Bunun yanında ebeveynin boyu, ağırlığı, baş
çevresi ile kardeşler ve diğer yakın akrabalardaki fiziksel karakterler de
sorgulanmalıdır.
Çocuğun sosyal
ve gelişimsel öyküsünün alınması çok önemlidir. Ebeveynin geçmişte yaşadığı
olaylar çocuğun sağlık durumunu ve ebeveyn-bebek ilişkilerini oldukça etkiler. Örneğin
kendi annesi çok katı olan bir anne aynı biçimde çocuğuna da katı davranacaktır.
Aile içinde kimin daha çok söz sahibi olduğu ve diğer yakın akrabaların ebeveyn
üzerindeki etkileri ve stres kaynakları da araştırılmalıdır. "Bebeğe kimin
adı verildi?" ya da "Bebek kime benziyor?" gibi sorular sorularak diğer
aile büyüklerinin etkileri kabaca değerlendirilebilir. Annenin depresyonu bebeğin
yeterli beslenmesi açısından önemli bir risk etmenidir. Ayrıca, ailenin yer
değiştirmesi ve ailenin ekonomik durumu gibi konular da sorgulanmalıdır.
Eğer annenin
bebeğine yetememe korkusu varsa bebeğin beslenmesini olumsuz etkiler. Bu onun annelik
konusunda bilgi sahibi olmaması, ruhsal yönden desteklenmemesi, çocuğun
gereksinimlerini bilmemesi ya da kendi annesinin iyi annelik yapamamasından kaynaklanır.
Çocuğun büyümesi
için yeterli miktarlarda kalori alıp almadığını değerlendirmek için ayrıntılı
bir beslenme öyküsü alınmalıdır. Bunun için 72 saat boyunca çocuğun aldığı tüm
yiyecek ve içecekler kaydedilmelidir.
Formül
mama ile beslenen bebeklerde mamanın nasıl hazırlandığı, olması gerekenden az ya da
çok su ile sulandırılıp sulandırılmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Kalori yoğunluğu yüksek olarak hazırlanan mama ile beslenen çocuklarda erkenden
doygunluk hissi, kusma ve ishal gibi nedenlerle kalori alımı azalabilir. Formül mamalar
aşırı su ile sulandırılırsa ya da bebeğe fazla miktarda su ya da meyve suyu
verilirse bebeğin aldığı anne sütü ya da formül mama miktarı daha az olacaktır.
Ayrıntılı bir
öykü alındıktan sonra dikkatli bir fizik inceleme yapılmalıdır. Fizik incelemenin
bir parçası olarak, ağırlık boy ve baş çevresi ölçümleri mutlaka yapılmalı ve
bu ölçümler persentil eğrileri üzerinde işaretlenmelidir. Eğer ağırlık, boy ve
baş çevresi orantılı olarak azalmış ise bu çocuklarda büyük olasılıkla
doğumsal enfeksiyonlar ya da metabolik-genetik bozukluklar söz konusudur. Uygun beslenme
desteği sağlansa bile bu çocuklarda yeterli büyüme görülmeyebilir. Eğer çocuğun
baş çevresi normal fakat boya göre ağırlığı düşük ise çoğu kez yetersiz
kalori alımına bağlı malnutrisyon söz konusudur. Bu yazının asıl konusu da bu
çocuklardır. Normal yağ ve kas dokusu bulunan kısa boylu bir çocukta büyük olasılıkla
konstitüsyonel boy kısalığı söz konusudur. Kistik fibroz ve Çöliak hastalığı
gibi ağır malabsorbsiyonu olan çocuklarda kas dokusu azalmış ve karın bombe görünümdedir.
Küçük fontaneller beyin büyümesinde yavaşlamayı, geniş fontaneller ise endokrin ya
da metabolik bir hastalığı düşündürebilir. Kardiyak incelemede siyanoz, çomak
parmak, üfürüm ve beslenme sırasında çocuğun yorulup yorulmadığı
araştırılmalıdır. Nörolojik incelemede kranial sinirler, derin tendon refleksleri,
kas gücü ve kas tonusu değerlendirilmelidir.
Büyüme geriliğinin
nedenini saptamak için laboratuvar testleri ender olarak gerekir. Bunun için
istenebilecek rutin bir test paneli yoktur. Tam kan sayımı, serum elektrolitleri,
kreatinin, total protein/albumin, tam idrar, idrar kültürü ve kemik yaşı (boy büyümesi
de geri ise) istenebilir. Öykü ve fizik inceleme bulgularına göre diğer laboratuvar
incelemeleri de istenebilir. Örneğin, ishal varsa dışkının makroskopik ve
mikroskopik incelemesi yararlı olabilir. Ayrıca, dışkıda pH ve indirgen maddeye de
bakılmalıdır. Kistik fibroz düşünülüyorsa ter testi istenebilir.
Yetersiz
büyüme gösteren çocukların izlenmesi
Çocuk ve aile
düzenli aralıklarla (örneğin haftada bir) çağrılarak tam bir değerlendirme
yapılır. Annenin çocuğu besleme tekniği, çocukta beslenme ile ilgili mekanik bir
sorun olup olmadığı ya da annenin çocuğun gereksinimlerini anlamayıp gereksiz
zorlamalarda bulunup bulunmadığı gözlenmelidir.
Eğer çocukta
yetersiz kalori alımı söz konusu ise kalori miktarı öncekinin 1,5-2 katı olacak biçimde
bir diyet ayarlanır ve ağırlık artışı izlenir. Bunun için gerekirse enteral
beslenme ile kalori yoğunluğu yüksek endüstriyel ürünlerden yararlanılabilir. Çocuğun
genel görünümü onun hastaneye yatırılma kararında önemli bir rol oynar. Eğer
çocukta ağır malnutrisyon (ideal vücut ağırlığının %60'ı ya da altı) ya da
çocuk istismar ve ihmalini düşündüren bulgular varsa ya da poliklinikten tedavi ile
çocukta yeterli ağırlık artışı sağlanamamışsa hastaneye yatırılmalıdır.
Hastaneye yatırılan çocuğun tedavi planında ailenin de yer alması sağlanmalıdır.
Bu biçimde hem çocuk-ebeveyn ilişkileri ve beslenme tekniğindeki yanlışlar daha
yakından gözlenebilir hem de çocuğun iyileşmesinde ailenin de payının olması
sağlanır.
Sonuç ve
Öneriler
Ülkemizde 5 yaş
altındaki her 5 çocuktan biri kısa boyludur. Bu kronik malnutrisyonun bir göstergesidir.
Bu çocukların erken dönemde yakalanması ve uygun beslenme desteği yapılması
sağlıklı nesillerin yetişmesine katkıda bulunacaktır. Bunun için her çocuğun
doğumdan sonra başlanarak belirli aralıklarla büyümesinin izlenmesi vazgeçilmez bir
koşuldur.
Çocukların büyümesinin
geri kalmasında sosyoekonomik etmenler ve gelir dağılımındaki adaletsizlik elbette
çok büyük rol oynamaktadır. Ancak çoğu kez asıl sorun çocuğun beslenmesi için
ailenin yeterli besinleri alamaması değil, var olan temel besinleri uygun biçimde çocuğa
sunamamasından kaynaklanmaktadır. Bunun en büyük nedeni ise ülkemizdeki pek çok kadının
daha çocuk sayılacak yaşta evlenmeleri ve bebek bakımı konusunda yeterli bilgiye
sahip olmadan çocuk doğurmalarıdır. Yine ülkemizde ilk aylarda anne sütü yanında
bebeklerin çoğuna su, formül mama ve diğer ek besinler de verildiğinden anne sütünden
beklenen yararlar azalmaktadır.
Son olarak,
yeterli ağırlık artışı olmayan bebekler değerlendirilirken hekim yalnız bebeğe
yoğunlaşmamalı, çoğu olguda altta psikososyal sorunlar olduğunun bilincinde olarak
ve aileye gerekli zamanı ayırarak, sabırlı bir yaklaşım göstermelidir.
Kaynaklar
1- Bauchner H.
Failure to thrive. In: Behrman RE, Kliegman RM, Arvin AM (eds.). Nelson textbook of
pediatrics. Philadelphia, W.B Saunders Co.,1996, p 122.
2- Bithoney WG,
Van Sciver MM, Foster S. Parental stress and growth outcome in growth-deficient children.
Pediatrics 1995;96:707.
3- Casey PH,
Kelleher KJ, Pradley RH. A multifaceted intervention for infants with failure to thrive: A
prospective study. Arch Ped Adolesc Med 1994;148:1071.
4- Gahagan S,
Holmes R. A stepwise approach to evaluation of undernutrition and failure to thrive. In:
Pomeranz A. The Pediatrics Clinics of North America. Philadelphia, W.B Saunders Co.,1998,
169-187. |