Tüm Kadın Hekimlere Davetimizdir

20 Temmuz’da sokaklar kadınların olsun! Meclis acilen toplansın ve kadın katliamı durdurulsun!

Her gün birçok kadın ve trans kadın kocası, babası, erkek kardeşi, oğlu, boşanmak istediği sevgilisi boşanmak/ayrılmak istediği kocası/sevgilisi, müşterisi tarafından yaralanıyor ve öldürülüyor. Kadın hekimler olarak her gün yaralanan kadınların öykülerini dinliyor,  onların yaralarını sarmaya çalışıyor ve çaresizliklerini paylaşıyoruz. Kendi hayatı hakkında karar vermek isterken, aileleri ve devlet tarafından korunmayan kadınların ölümlerine şahit olup isyan ediyoruz.

Bu yüzden TTB Kadın Hekimlik Kolu olarak tüm kadın hekim arkadaşlarımızı aşağıda imzaladığımız metni desteklemeye çağırıyor, 20 Temmuz’da Meclise sorumluluğunu hatırlatmak üzere bulundukları illerde eylem yapmaya ya da planlanan eylemlere dahil olmaya davet ediyoruz.

Kadın örgütlerine ve kadınlara çağrı;

20 Temmuz Pazar günü herkesi bulunduğu yerde kadın cinayetlerine yönelik eylem örgütlemeye davet ediyoruz. Metin, kadın örgütlerinin, feminist ve LGBTİ örgütlerin ve kadınların imzasına açıktır, lütfen yaygınlaştıralım ve imzalayalım.

HER YERDE KADIN CİNAYETİ

MECLİS OLAĞANÜSTÜ TOPLANSIN!

Her hafta, kocası, babası, erkek kardeşi, oğlu, boşanmak/ayrılmak istediği kocası/sevgilisi, müşterisi tarafından öldürülen kadınların ve trans kadınların haberlerini duyuyoruz.

Kadınlar her gün kendi hayatları hakkında karar vermek isterken, erkekler tarafından öldürülüyor. Bu cinayetlerin sürekliliği, cinayetleri durdurmayan, gereken önlemleri almayan devletin eril yapısını gözler önüne seriyor. Hukuk sistemiyle cinayetler meşrulaştırılıyor, teşvik ediliyor.

Yaşadığımız erkek şiddeti cezasız kalırken, aile kurallarına mecbur bırakıldığımız politikalar oluşturulurken biz kadınlar her gün öldürülüyoruz.

İki gün içinde 6 erkek kadınlar tarafından öldürülseydi, devlet refleksi harekete geçerdi, hükümetten olağanüstü tedbirler alması beklenirdi.

Türkiye’de her gün kadınlar öldürülüyor.

Ve biz soruyoruz: İki gün içinde 6 kadın cinayeti işlenmişken, kadın cinayetleri, evde, işyerinde, sokakta, her yerde, özel ve kamusal alanda her an yaşamımızı tehdit eder hale gelmişken, meclis nerede?

Meclis olağanüstü toplansın!

Kadın cinayetlerine karşı isyanımızı haykırmak için ev işi, çocuk bakımı dayatmalarına kulak asmadan sokaklara çıkıyoruz! Meclisin olağanüstü toplanması için ses çıkarıyoruz;

Siz aile, aile dedikçe kadınlar öldürülüyor!

Siz ses çıkarmadıkça kadın cinayetleri meşrulaşıyor!

Siz haksız tahrik dedikçe, hayatımız tehlikeye giriyor!

Ailenin korunmasına dair değerleriniz boş; kadın bedenini denetleyen, tahakküm altına alan politikalarınız ve erkek şiddeti ile mücadele ediyorMUŞ(!) gibi yapan söylemleriniz erkek şiddetine arka çıkıyor, şiddet uygulayan erkekleri koruyor ve kolluyor.

Devlet kadın cinayetlerinden sorumludur!

Kadınlara ilişkin nadiren konuşurken gördüğümüz Aile Bakanı Ayşenur İslam, erkek şiddeti konusunda konuşmuyor; konuştuğunda ise, kadın cinayetlerini normalleştiren bir dil kullanıyor. “Kadınlar koruma altındayken öldürülmüyor” diyen Aile Bakanı, 6284 Sayılı Yasa’dan habersiz olduğu gibi, aynı zamanda kadın cinayetleri açısından bakanlığını “temize çekmeye” çalışan bir söylem geliştiriyor. Bir sözümüz var Aile Bakanı’na:

Devlet, kadın cinayetlerini gündeme almayan ve etkili mücadele yöntemleri kurmayan yasama ve yürütmesi ile, haksız tahrik indirimleri ile, erkeklere “teşvikler” sunan yargısı ile kadın cinayetlerinden sorumludur.

Hükümet kadın cinayetlerinden sorumludur!

Hükümetin büyük “reklam” çalışmaları ile yürürlüğe koyduğu 6284 sayılı yasa kağıt üzerinde kaldı. İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olmakla övünedursunlar, kadınların öldürülmesi karşısında ne kadar siyasi irade yoksunu olduklarını gördük.

Mekanizmaları hâlâ kurulmamış, cinsiyetsizleştirilmiş 6284 sayılı yasa, şiddete karşı koruma ve önleme talep eden kadınların talepleri karşısında, gereği gibi inceleme ve değerlendirme yapmayan mahkemeler tarafından kopyala-yapıştır kararlarla uygulanıyor. Erkek şiddetine karşı etkili yöntemler ile mücadele etmeyen sisteme , “şiddetle cinayetin ne ilgisi var?” diyen erkek egemen yargı mercilerine, şunu söylüyoruz: Kadın cinayeti bir tokatla, aşağılamakla başlıyor!

Ailenin kadından önce geldiği, kadın yerine ailenin ikame edildiği bir anlayış, aile merkezlerinden, aile avukatlarına, aile hekimlerine kadar herkes tarafından bize dayatılmak isteniyor; kadınların içinde öldürüldüğü, şiddet gördüğü, emeğinin sömürüldüğü, dışına çıkmak istediğinde öldürüldüğü aile, devletin erkek egemenliğinin yansıması olarak bir devlet kurumu olarak işliyor.

Devlet sığınakları, hâlâ bir “mekanizma”ya evrilememiş ve Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM), kadınların ya şiddet ortamına geri dönmesine neden olmuş ya da erkek şiddeti karşısında kadınları daha da savunmasız bırakmıştır.

Hayatlarının her alanında ayrımcılık ile karşı karşıya kalan trans kadınlar, seks işçileri her an öldürülme tehlikesi ile karşı karşıya. Şiddete uğradıklarında sessiz kalan polis devleti seks işçilerini gittikçe daha güvencesiz koşullarda çalışmaya iterek ve keyfi para cezalarına çarptırarak cinayetleri ve şiddeti meşrulaştırıyor.

Bugüne kadar kadın cinayetlerini istatiksel bilgiye sığdırmaya çalışan devleti göreve çağırıyoruz.

Meclisin, kadın ve trans cinayetleri gündemi ile olağanüstü toplanmasını ve bu toplantıda, kadın örgütlerinin belirlediği cinayetleri önleyebilecek temel şartları doğrultusunda acil bir eylem planı oluşturmasını talep ediyoruz!

Biliyoruz ki biz kadınlar bir araya gelebilirsek cinayetleri önleyebiliriz. Bu yüzden meclis, kadın ve trans cinayetleri gündemiyle olağanüstü toplanana kadar sokakları boş bırakmıyoruz!

20 Temmuz’da kadın cinayetlerine karşı isyanımızı haykırmak için ev işi, çocuk bakımı dayatmalarına da kulak asmadan sokaklara çıkıyoruz! Herkesi de olduğu yerde sokaklara çıkmaya çağırıyoruz! Meclisin olağanüstü toplanması için ses çıkarıyoruz!