Behçet Aysan Şiir Ödülü Törenle Sahibine Verildi

1993 Sivas katliamında yitirdiğimiz şair ve tıp doktoru Behçet Aysan adına Türk Tabipleri Birliği tarafından düzenlenen Behçet Aysan Şiir Ödülü, 6 Kasım 2013 tarihinde Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen törenle sahibine verildi.

TTB Behçet Aysan 2012 yılı ödülüne, “eskil sözcükleri yeni bir şiirsel yükle dilin çevrimine katması; ‘dilin sözcük arkeolojisine yönelerek, sözün haysiyetini sözcüğün yaratmasını’ sağlaması; Türkçe’nin şiirsel soluğunu zenginleştirirken şiirin coğrafyasını genişletmesi” nedeniyle Ferruh Tunç’un, ‘Tunç Ayna’ adlı kitabı değer görüldü.

Şair Ferruh Tunç’a ödülünü, TTB Merkez Konseyi 2. Başkanı Gülriz Erişgen takdim etti. Ödül töreninde TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Bayazıt İlhan, hekim ve sinemacı Ercan Kesal ile şair Onur Caymaz da birer konuşma yaptılar. Ödül töreni Güvenç Dağüstün’ün müzik dinletisi ile son buldu.

 


 

TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan'ın Törendeki Açılış Konuşması

 

Değerli Dostlar,

Bugün Türk Tabipleri Birliği’nin şair, hekim Behçet Aysan adına verdiği şiir ödüllerinin 17.sinin töreni için birlikteyiz.

Behçet Aysan denince çok şey aklımıza geliyor. İyi hekimlik değerlerinin yanında akla sanat geliyor, edebiyat geliyor, şiir geliyor, ama ne yazık ki onu elimizden alan karanlık olaylar ve Sivas Katliamı geliyor.

Sivas Katliamı kapanmamış bir yara hepimiz için. Bilim insanları böylesi toplumsal travmaların acısının hafiflemesi için gerçek bir yüzleşmenin, sorumluların üzerine samimiyetle gidilmesinin gerekliliğini ifade ediyorlar. En azından seyrettiği, tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen bir katliama izin verdiği için devletin gerçek bir özür dilemesi gerektiğini söylüyorlar.

Yirmi yıl geçti üzerinden, saydıklarımın hiç birisinin olmadığını, tersine yarayı kanatan, acıları derinleştiren yaklaşımların sürdüğünü görüyoruz. Kolayca yerine gelebilecek bir talep, “Madımak Oteli’ni müze yapmak” bile müthiş bir dirençle karşılaşıyor.

Yargılama sürecinde yaşananlar, katliamın 19. yılında verilen zaman aşımı kararı, o gün mahkemenin önünde “insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz” diyenlere karşı uygulanan polis şiddeti gözümüzün önünden gitmiyor.

Burada başka bir şey var, ne zaman konu olsa yaldızları döken, gerçeği çıplaklığıyla ortaya seren bir olay Sivas Katliamı. Daha birkaç gün önce bir diğerini yaşamadık mı? Ne dedi, ilahiyatçı, aydın, kadın hakları savunucusu, “duyarlı” bir yazar: Yanmak bir mağduriyettir, yakmak da mağduriyettir!

Anladınız mı şimdi? Yananla yakanı eşitleyen bu “duyarlı” tarzda dikkat çeken ne çok şey var! Bir kere insanların aklıyla alay eden bir yaklaşım var. “Banker Bilo” filmini akla getiriyor, sanki oradaki kahraman konuşuyor “Sor bakalım, yaktık ama niye yaktık!”.

Ama başka şeyler de var. Bunu Şafak Hanım kadar benim ifade etmeme imkan yok, çünkü ancak bir kadın bunu bu yalınlıkla ifade edebilirdi: Kibirden küfelik olmuşsanız, size benzemeyenin çığlığını nasıl duyacaksınız?

Şimdi durum çok net, siyasi görüşler bir yana eğer aydın olmak, yazar olmak, kadın haklarına duyarlı olmak gibi sıfatlar zorlayıcı olabiliyorsa, yananla yakan arasındaki farkı anlamamızı güçleştiriyorsa, gelin rahatlayalım, çünkü insan olmamız, hele hele kadın olmak aradaki farkı anlamaya fazlasıyla yetecektir. Tabi, kibirden küfelik olmadıysak!

Değerli dostlar, Dünya Çocuk Hakları günü yaklaşıyor. Türkiye böylesi bir güne yakılan, bombalanan, kafası kırılan çocukların korkunç ağırlığıyla giriyor. Sivas’ta yakılan çocuklar var, Koray Kaya 12 yaşında, Menekşe Kaya 14 yaşında, Asuman Sivri 16 yaşında, özlem Şahin 17 yaşında Sivas’ta yakıldılar. İki yıl oluyor, Roboski katliamı yaşandı, orada tablo çok ağır, Çetin Encü 12, Bedran Öncü 12, Erkan Encü 13, Şıvan Encü 14, Mehmet Encü 15, Bilal Encü 15, Aslan Encü 15, Adem And 15, Savaş Encü 15, Orhan Encü 15, Celal Encü 15, Fadıl Encü 16, Mahsun Encü 16, Servan Encü 16, Cemal Encü 16, Cihan Encü 16, Vedat Encü 16, Serhat Encü 17, Salih Encü 17. Çok yakın, Reyhanlı Katliamı’nda da çocuklar öldü: Fatma Nur Erboz 3, Abdülkadir İşcan 14, Meryem Zor 14, Murat Yeliz 17. Ne yazık ki eksik isimler olabileceğini biliyor, özür diliyorum. Çok önemli ve acı bir durum daha var, o da İstanbul’da bir hastanede neredeyse 5 aydır komada yatan, uyansın diye dua ettiğimiz Berkin Elvan’dır.

Tablo ortada, neresinden bakarsak bakalım rezil bir tablo. Ve bu kötü kokan tablo, Mısır’da ölen çocuğa göz yaşı dökerek, “Şam’daki Yezid” ifadeleriyle, “Sünniler de Muharrem orucu tutabilir” söylemleriyle temizlenecek gibi değil.

Başka bir kadın yazarımızın sorusunu genişleterek soralım mı? Siz bizim çocuklarımızı neden öldürüyorsunuz, yakıyorsunuz, bombalıyorsunuz, onların kafasını kırıp gözünü çıkarıyorsunuz?

Hayat hepimizi faşizme karşı mücadeleye çağırıyor. Bu mücadelede kaybettiğimiz canlarımız bize hem acı veriyor, hem de ışık oluyor. Behçet Aysan bizi izliyor, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan, Hasan Ferit Gedik, gözünü kaybeden, kafası kırılan gençler ve polisin biber gazı fişeğiyle gözünü kaybetmiş halde dün göz altına alınan Çağdaş Küçükbattal, bizlere bakıyorlar.

Başka türlü bir dünya için, yaşanabilir bir kent ve doğa, eşitlik, özgürlük, adalet, barış, kardeşlik için mücadeleye çağırıyorlar. Bizler de bunu duyuyor ve “bu daha başlangıç mücadeleye devam” diyoruz.

Konuşmamı bugün 2012 Yılı Behçet Aysan şiir ödülünü vereceğimiz şair Ferruh Tunç’un Tunç Ayna isimli kitabından bir şiiriyle tamamlamak istiyorum:

Kutsuz Günler

Birileri şükran orucuyla adaklar

sunup, yolunu açsaydı kutsal ışığın

Kutsal ışık Anadolu’ya konsa, onu aydınlatsaydı

Dağdakiler eve dönse, askerdekiler terhis olsaydı

Deseydik; dişi ve erkek Anka sonunda Ankara’ya indiler

Ve görseydik; kanatlarının gölgesinde barışın beş rengi saklı

Türk Tabipleri Birliği olarak şairimiz Ferruh Tunç’u kutluyor, seçici kurula ve bugün katılan sanatçılarımıza, konuşmacılarımıza, konuklarımıza, Behçet Aysan dostlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Sevgi ve saygılarımla…

Dr. Bayazıt İlhan

TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri