Biyometrik veri verme dayatması hâlâ hukuka aykırıdır!

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü'nün yaptığı 30.4.2015 tarihli açıklamada 03/04/2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 2014/180 Esas, K.2015/30 sayılı ve 19/03/2015 tarihli kararında “31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 67. maddesinin üçüncü fıkrasına, 01.03.2012 tarihli ve 6283 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle eklenen “…biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulamasının yapılması ve/veya…” ibaresinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine kararı verildiği, bu nedenle Anayasa Mahkemesi kararı gereğince Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu tarafından biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması zorunluluğu getiren SUT hükümlerine ilişkin yürütmeyi durdurma kararlarının kaldırıldığı ve bundan böyle özel sağlık kuruluşlarında biyometrik veri vermeyenlere sağlık hizmeti sunulmayacağı belirtilmektedir.

Öncelikle Danıştay 15. Daire'nin 2014/4532 E. sayılı dosyasında verilen 11.09.2014 tarihli kararı ile sigortalılara biyometrik veri zorunluluğunun dayatıldığı SUT hükümlerinin, Anayasa'nın 13. ve 20. maddesi gereği kişisel verilere ilişkin düzenlemelerin ancak kanunla yapılabileceği gerekçesi ile yürütmesi durdurulmuştur. Ancak SGK'nın yazısında bahsi geçen Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu kararında salt Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasının yürütmeyi durdurma kararı verebilmek için yeterli olmadığı yönündeki usulü gerekçe ile karar kaldırılmıştır. Bu karar sonrasında da 5510 sayılı Yasa'nın ilgili maddesini görüşen Anayasa Mahkemesi anayasaya aykırılık itirazını reddetmiştir. Yani SGK'nın Anayasa Mahkemesi'nin biyometrik veri verme zorunluluğunu hukuka uygun bulduğu ve Danıştay'ın da bu kararı verilen yürütmeyi durdurma kararlarını kaldırarak uyguladığı yönündeki açıklamalar gerçeği yansıtmamaktadır.

Üstelik söz konusu Anayasa Mahkemesi kararında, özel sağlık kuruluşlarında sağlık hizmeti almak için biyometrik veri vermenin zorunlu kılınmasının hukuka uygunluğuna karar verilmemiş, sadece sigortalıların kimliklerini tespit etme yöntemi olarak biyometrik verilerden yararlanılabileceği ifade edilerek Yasa kuralının nasıl anlaşılması gerektiği de değerlendirilmiştir. Kararda geçen 'İtiraza konu kuralla, genel sağlık sigortalısı olanlar ve baklamla yükümlüğü olduğu kişilerin sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanabilmeleri için hastane gibi kurumlara başvurduğunda, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise çalıştığı Kurum sağlık kartı belgelerinden biriyle kimlik tespitinin yanında veya sadece biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması yapılması öngörülmektedir.'ifadesi bunu açıkça ortaya koymaktadır.

Mahkemenin bu tespiti ve Anayasa'nın 20. maddesinin son fıkrasında geçen 'Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir.' hükmü birlikte değerlendirildiğinde, biyometrik veri vermenin özel sağlık kuruluşundan sağlık hizmeti almak için bir zorunluluk olmadığı, bu yöntemin kişinin açık rızası olması halinde uygulanabileceği sonucu çıkmaktadır

Nitekim özel sağlık kuruluşlarından sağlık hizmeti alabilmek için biyometrik veri verme yönündeki zorunluluk söz konusu Yasa kuralındaki seçeneği ortadan kaldıran SUT, Medula Kılavuzu gibi alt düzenleyici işlemlerle getirilmiş olup, söz konusu Anayasa Mahkemesi kararında da bu gerekçe ile birçok üye azlık oyu kullanmıştır. Üstelik ülkemizde kişisel verilerin ve hassas veri olarak kabul edilen kişisel sağlık verilerinin hangi hallerde, hangi usulle, hangi ölçütlere ve güvenlik tedbirlerine uygun olarak toplanabileceğini düzenleyen bir Kanun halen mevcut değildir.

Bu nedenle özel sağlık kuruluşlarında sağlık hizmeti alabilmek için biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması zorunluluğu getiren tüm düzenlemeler ve buna bağlı işlemler, Anayasa'nın 13. ve 20. maddelerine ve konuya ilişkin Uluslararası sözleşme hükümlerine aykırı olduğundan ve iptali istenen davalarda esasın görülmesi aşamasına henüz gelinmediğinden Anayasa 90/son hükmü gereğince konuya ilişkin Uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınarak biyometrik veri vermenin bir dayatma değil, kimliğini ispat etmede bir seçenek olarak uygulanması gerekmektedir. Aksi dayatmalar ise hukuk devleti ilkesinin özünü zedelemektedir. Bu kapsamda SGK'nın bu yöndeki hukuka aykırı uygulamalarına son vermesi için Kuruma bir başvuru yapılmış olup, biyometrik veri verme dayatmasına ilişkin hukuksal mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğimizi kararlılıkla tekrarlarız.  

SGK'nin ilgili duyurusu için tıklayınız

SGK'ye yapılan başvuru yazısı için tıklayınız

İDDK'nin kararı için tıklayınız

Anayasa Mahkemesi kararı için tıklayınız