'Saraylar, saltanatlar çöker...'

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan: "Mücadelemiz şairin dediği gibi 'yeryüzünü aşkın yüzü yapma' mücadelesidir. Mücadelemiz çocuklarımıza yaşanacak bir ülke bırakma mücadelesidir. Biliyoruz, bunu yapacak güç bizdedir."

Dr. Bayazıt İlhan, TTB, DİSK, KESK ve TMMOB tarafından 10 Ekim 2015 tarihinde düzenlenen Emek, Barış, Demokrasi Mitingi'ni kana bulayan katliam gerçekleşmeseydi, aşağıdaki konuşmayı yapacaktı: 

 

10 Ekim Mitingi Konuşması

Nasıl bir cenderenin içine düşürdüler bizi dostlar?

Etrafımızdaki savaşlardan kaçan milyonlarca sığınmacı ülkemizde yaşam mücadelesi veriyor. Denizlerden kıyıya çocuk cesetleri vuruyor. Yurdumuzda çocuklar ölüyor da gömülemiyor, buzdolabında saklanıyor. Sokaklarda çocuklar bombalanıyor, bomba artıkları oyuncak olmuş, çocuk bedenlerini parçalıyor.

Hastalar hastanelere ulaşmak için değneklere bağladıkları beyaz çaputlarla sokağa çıkabiliyor. Hastaneye 500 metre mesafede oturan kadınlar hekime ulaşamıyor, evde kendi imkanlarıyla doğum yapıyorlar. Çocuklar aç, susuz, hasta, aşı olamıyor.

Hastaneler, ambulanslar kurşunlanıyor, doktorlar, hemşireler, sağlık çalışanları öldürülüyor.

Hekimlik yapma koşullarımız kalmıyor. Bir kez daha yaşayarak görüyoruz: Savaş en büyük halk sağlığı sorunudur! Savaş yaşamın düşmanıdır.

Emek sömürüsü sınır tanımıyor. Güvencesiz, ucuza çalıştırma esas çalışma biçimi olmuş. Uluslararası ticaret anlaşmaları ile sömürü derinleştiriliyor. Başbakan 1000 TL asgari ücretle çalışan taşeron işçiyle “taşeron ama telefonu var” diye dalga geçiyor.

Gazeteler basılıyor, gerçekleri yazmaya çalışanların başına gelmedik kalmıyor. Tabip odası başkanları basın açıklamasına katıldı diye görevden alınıyor. Darbe dönemi artığı bir seçim sistemi “demokrasi” diye yıllardır yutturulmaya çalışılıyor.

Bu mitingimiz emeğin, demokrasinin, barışın mitingi. Biliyoruz bunlar çok yakından ilişkili. Savaş emekçileri vurur. Yoksulların çocukları ölür, sakat kalır, maliyetini de yoksullara ödetirler. Çatışma ortamları emek sömürüsünün de, hukuksuzlukların da en üst düzeye çıktığı, tüm demokratik kazanımların saldırıya uğradığı dönemlerdir.

7 Haziran seçimlerinin sonuçlarından memnun olmayanlar Türkiye'de meclisi de demokratik yaşamı da kilitlediler, ülkemizi yeniden savaşa, çatışmaya sürüklediler. Şimdi önümüzde 1 Kasım seçimleri var. Soruyorum değerli dostlar 1 Kasım'da bu ülkeyi savaşa sürükleyenlere oy var mı? Emek düşmanlarına oy var mı? Ülkeyi diktatörlüğe sürükleyenlere, kuvvetler ayrılığını ayak bağı ilan edenlere oy var mı?

Evet 1 Kasım'da kandan beslenenlere, emeğimizi sömürenlere, doğayı katledip kentleri yağmalayanlara oy vermeyeceğiz.

Mücadelemiz şairin dediği gibi “yeryüzünü aşkın yüzü yapma” mücadelesidir. Mücadelemiz çocuklarımıza yaşanacak bir ülke bırakma mücadelesidir. Biliyoruz, bunu yapacak güç bizdedir.

 

Ne diyordu şair:

 

“Aşksız ve paramparçaydı yaşam

bir inancın yüceliğinde buldum seni

bir kavganın güzelliğinde sevdim.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”

 

Ve ekliyordu:

 

“Saraylar saltanatlar çöker

kan susar bir gün

zulüm biter.

menekşeler de açılır üstümüzde

leylaklar da güler.

bugünlerden geriye,

bir yarına gidenler kalır

bir de yarınlar için direnenler...”*

 

Yarınlar için direnenler, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

 

Dr. Bayazıt İlhan

Türk Tabipleri Birliği Başkanı

 

* Şiir: Adnan Yücel