TOBAV: Yasımızı sanatımızla birlikte tutalım

Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Yardımlaşma Vakfı (TOBAV) Başkanı Tamer Levent, Ankara'da 10 Ekim 2015 Cumartesi günü yaşanan katliam dolayısıyla, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan'a mektup gönderdi. 
 
Yas dönemlerinde sanat eserlerinin icrasının yasaklanması yerine, toplumsal paniği, mistik karamsarlığı, insanın değersizleştirilmesini engellemek için, sanat eserleri icralarında buluşulması, ortak ritüeller oluşturulması gerektiğini kaydeden Levent, barış mitingini kana bulayanlara karşı, yaratıcı ve kalıcı bir kültürü oluşturmak üzere, "yasımızı sanatımızla birlikte tutalım" önerisini getirdi. Levent, "Parçalanarak katledilen insanlarımızın hayallerine saygı doğrultusunda çalışmalar gerçekleştirebileceğimizi düşünüyoruz. Bu yaratıcı çalışmalar ve senaryolar için diyalog içinde olmayı ve güç birliği gerçekleştirmeyi öneriyoruz. Yas o zaman gerçek yas olacaktır" görüşünü kaydetti. 
 
Mektubun tamamı aşağıdadır: 
 
Sayın Dr. Bayazıt İlhan
TTB Başkanı
 
10 Ekim 2015 Cumartesi günü yaşanan katliam, ülkemizde vicdan değerlerini yitirmemiş geniş bir kesim tarafından kendisini suçlama dozunda bir üzüntü ile yaşandı ve yaşanmakta.
 
O  Cumartesi gününden sonra, yaşam hiç eskisi gibi olmayacak!
 
Sanat, bir mesleğin ya da becerinin adı değildir. İnsanın varoluşunu gerçekleştiren bütün eylemlerin, becerilerin özenle ve yaratıcılıkla gerçekleştirilmesinin felsefesidir!!
 
Sanat eseri, bu felsefenin toplumsal bir değer olarak anlaşılmasını uyaran, sürece katkıda bulunan üründür.
 
Ulusal ve uluslararası kirli oyunların aktörleri, kendi oyunlarını başkalarını küçümseyerek en açık bir şekilde oynuyorlar; ama hiç bir şeyden haberi olmayan masum ve mazlum kişiler tavrı takınıyorlar.
 
Peki bütün bu senaryolar kimler tarafından yazılıyor?
 
İnsanlık, varoluşundan beri sahip olduğu pozitif değerleri sanat felsefesi (etik+estetik+adalet) ile ifade etmiştir.
Teknolojinin gelişmediği çağlarda, deha özelliğindeki  sanat insanlarının hayalleri, sıradan tefecilerin ve silah tacirlerinin kendi otokrasilerini kurmalarını engelleyememişti. Felsefenin çok önemli bir değer olduğu çağlardan, felsefe dersinin öğretim müfredatından çıkarıldığı bir çağa geldik.
 
İnsanlık, yaşadığı dünyayı hangi ortak değer ölçüleri ile yaşanılır hale getirebileceğini düşünmek yerine din, dil, ırk ayrımına dayalı  "kötü"lük  değerlerini son kez kullanma dilimine giriyor.
 
Çünkü artık,varoluşunun ilk gününden beri varolan "iyi"lik değerlerini arama sürecine girmesi gerekiyor.
 
Çünkü gelişen teknoloji aynı zamanda, artık yalanların gizli kalması, kötülük senaryolarının,kader olmadığı düşüncesinin "paranoya" da olmadığını anlamamıza olanak  yaratıyor.
 
İnsanlık, "iyilik" değerlerinin hakim olduğu gelişim senaryolarına özlem duyuyor.
 
Bu doğrultuda, büyük yıkımların ardından, "yas" nedeni ile sosyalleşmeyi, sanat değerlerini, yaşama bağlılık değeri olarak korumayı ret etme noktasına geldiğinde, insan kendi canına kıyacak kadar yaşamı değersiz bulabiliyor.
 
Ancak bu duygusallık, ölenleri geri getirmediği gibi toplumsal olarak çöküntü yaratıyor. Ölenlerin mirası olarak anılabilecek bir alternatif yaşam senaryosu üretilmiyor. Mistik duygularla acı çekmek, ölenlere daha çok saygı gösteriyormuş duygusallığında ortak bir akıl tutulması yaratıyor. Oysa ölenler bunun için ölmediler!!
 
O halde, onları ölümsüzleştirecek yaşam kültürleri oluşturabilmek için, içinde bulunduğumuz Milenyumdan beklenen, "iyi" den yana bir yaşamın projelendirmesini sağlayacak SANATA EVET çağını yaratmamız gerekiyor.
 
İdeolojilerin, insanın yaşamının projelendirilmesinin ve bunun senaryolarını oluşturacak bir çağın etik+estetik+adalet değerlerini harekete geçirecek yaratıcı çalışmalar yapmalıyız. Bu çalışmaları yapacak kişilerin de oyuncu, ressam, dansçı, mimar, yazar, fotoğrafçı, sinemacı, şair, müzisyen olması şart değil. Ama, felsefe olarak SANATÇI olması gerekiyor.
 
Bu nedenlerle yas dönemlerinde, sanat eserlerinin icrasını yasaklamak yerine; toplumsal paniği, mistik karamsarlığı, insanın değersizleştirilmesini engellemek  için; sanat eserleri icralarında buluşulmalıdır! Ortak ritüeller gerçekleştirilmelidir!  Bu tutum, orada bulunan kişilere anlatılmalı onlarla birlikte yaşanmalıdır! Yas, o zaman gerçek yas olacaktır!!
 
Vakfımız, SANATA EVET  kavramının böyle bir vizyon ile anlaşılması ve yaşam kalitesi arayışında, bu güne kadar ki süreçlerde, özellikle ülkemizde ve Ortadoğu'da eksik bırakıldığı düşüncesinden hareketle; BARIŞ mitingini kana bulayanlara karşı, yaratıcı ve kalıcı bir kültürü oluşturmak üzere ortak bir "iyi" arayışına yönelmeyi önermektedir.
 
Bu doğrultuda, yeni, yaratıcı senaryolar oluşturarak, bu hayallerin peşinde olan, ama parçalanarak katledilen, insanlarımızın hayallerine saygı doğrultusunda çalışmalar gerçekleştirebileceğimizi düşünüyoruz.Bu yaratıcı çalışmalar ve senaryolar için diyalog içinde olmayı ve güç birliği gerçekleştirmeyi öneriyoruz.
 
Başlangıç  olarak da, yas dönemlerinde, sanat eseri icralarının durdurulmasına kitlesel olarak karşı çıkmak için sizlerden destek bekliyoruz. 
 
Saygılarımızla,
Tamer LEVENT
Genel Başkan
TOBAV Yönetim Kurulu a.