Ağrı Tabip Odası Başkanı Dr. Ulaş Yılmaz'a destek

Ağrı Valiliği'nin, 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç'ta 33 gencin katledilmesinin protesto edildiği basın açıklamasına katıldıkları için aralarında Ağrı Tabip Odası Başkanı Dr. Ulaş Yılmaz'ın da bulunduğu 11 kişi hakkında başlattığı soruşturmalar tamamlandı. Soruşturma sonucunda, yine aralarında Dr. Ulaş Yılmaz'ın da bulunduğu 8 kişinin devlet memurluğundan çıkarılmaları istendi, bir kişinin de devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verildi. 

Türk Tabipleri Birliği ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 28 Kasım 2015 Cumartesi günü Ağrı'da konu ile ilgili bir basın açıklaması yaparak, soruşturmaların sonlandırılmasını ve memuriyetten çıkarma kararının geri alınmasını talep etti. Saat 13.00 sıralarında Halk Eğitim Merkezi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasını TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen okudu. Açıklamaya, Ağrı Tabip Odası, KESK ve SES temsilcileri katıldı. 

 

 

28.11.2015

BASIN AÇIKLAMASI

Ağrı’da Temmuz ayında yapılan ve tüm Türkiye’de protesto edilip kınanan Suruç Katliamı ile ilgili Ağrı Valiliği tarafından açılan soruşturmalar sonuçlandırılmış ve ilgili kamu çalışanlarının soruşturma süresince görevlerinden uzaklaştırıldıkları yetmemiş, soruşturma sonucunda 8 kamu personeli ‘Devlet Memurluğundan Çıkarma’ amacıyla ilgili bakanlıkların Yüksek Disiplin Kurularına sevk edilmiştir.

17 Kasım’da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda dosyası görülen Tarım Orkam Sen temsilcisi Suzan Kotay, soruşturma konusu dışında kanaatler ve dosyasında sunulmuş hiçbir delil olmamasına rağmen ‘Devlet Memurluğundan Çıkarma’ ile cezalandırılmıştır. Sağlık Bakanlığı’na bağlı çalışan 6 personele Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından 24.11.2015 tarihinde 10 günlük süre içinde 657 sayılı devlet memurları kanununu 125. maddesinin 1. fıkrasına göre ‘Devlet Memurluğundan Çıkarma’ cezası için yazılı savunma yapmaları istenmiştir.

Ağrı Tabip Odası, SES, KESK ve sendika yöneticisi olan kişilere yönelik olarak;

-          2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı harekette bulunmak,

-          Örgüt propagandası yapmak,

-          Güvenlik kuvvetlerine yönelik oluşan saldırı ve HDP milletvekilinin yaralanmasına neden olmak,

-          Hükümet aleyhine eylemde liderlik yapmak,

gibi suçlamalarla, tamamen emniyet kurumlarının hazırladığı ve hiçbir kanıtın olmadığı bir dosya üzerinde soruşturma yürütüldüğü görülmüştür. Daha önce kişilere TEM’de benzer sorular sorulmuş, sadece basın açıklamasında olduklarını gösterir birkaç fotoğraf dışında bir kanıt gösterilmemiştir.

Kamu personeli olan ve sendikal bir faaliyet olarak yönetici oldukları kurumların temsilci olarak basın açıklamasına katılan kişilere yönelik bu suçlamaların hiçbir maddi delili yoktur. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 3. maddesine göre ‘herkes izin almaksızın,  kanunların suç saymadığı konularda toplantı gösteri yapabilir’. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi ile güvence altına alınan düşünceyi yayma ve gösteri-toplantı yapma özgürlüğünün Anayasa’nın 34. maddesi ile açıkça tanımlamasına rağmen suçlama konusu yapılmış olması hala zihniyet olarak karanlık çağda kalındığını gösteriyor.

Sendika yöneticilerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 15. maddesi ve 339 sayılı KHK’nin 17. maddesine göre ‘basın açıklaması ve mesai saatleri dışında sendikal faaliyetlere katılanlara disiplin soruşturması açılamaz’  ya da 2 Haziran 2005 tarihli Başbakanlık Genelgesi ile ‘Sendikal konular dışında yapacakları açıklamalar konusunda soruşturma açılamaz’   denilmesine rağmen yürütülen ve kin-öç alma duygusu ile hareket edilmesini kabul etmediğimizi belirtiğimiz gibi bunu sürdürülmesini kınıyoruz.

Tüm dünyada düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve eleştiri hürriyeti konusunda hakları genişletici bir yola girmişken ülkede geleneksel anti demokratik devlet refleksi ile idarecilerin hareket etmesi kabul edilemez.

Mevcut hükümetin iş yaşamına yönelik hakları geriletmeye yönelik 657 sayılı DMK’de değişiklik ile güvencesiz ve esnek çalışma yaşamı dizayn etme çabası, KESK yöneticilerine yönelik açılan soruşturmalar, Aydın’da bir hekimin eleştiri hürriyetini kullanması sonrası görevine son verilmesi dönemin ruhunun antidemokratikliğini ve örgütlenme özgürlüğüne darbe vurma niyeti olduğunu göstermektedir.

Bu yüzden başta Ağrı Tabip Odası Başkanı Dr. Ulaş Yılmaz olmak üzere, SES yöneticileri Gülistan içer, Özlem Ayyıldız, Berivan Alptekin, Emin Bayram, Dinçer Külçek, Recep Altındağ, Sait Doğan ve Tüm-Bel sen temsilcisi Resul Han hakkındaki soruşturmaların sonlandırılmasını, Suzan Kotay hakkında verilen kararın hukuki olarak geri alınmasını talep ediyoruz.

Haklıyız, örgütlüyüz, direneceğiz ve kazanacağız.

Türk Tabipleri Birliği (TTB)

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)