Bilindiği gibi, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nun 20 Temmuz 2016’da aldığı tavsiye kararını göz önünde bulunduran Bakanlar Kurulu’nun aynı gün yaptığı toplantıda, 21 Temmuz 2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle ülke genelinde Olağanüstü Hal ilan edilmiştir.

Anayasal bir düzenleme olan olağanüstü halin sınırları yine Anayasa tarafından belirlenmektedir. Anayasa’nın 13. maddesi ve 15. Maddesi olağanüstü halde yapılacak kısıtlamaların sınırlarını ve olağanüstü hallerde bile kısıtlanamayacak hakları tanımlamaktadır. Tıpkı olağan rejimde sınırlandırılamayan haklar bulunduğu gibi, bir olağanüstü rejimde de, dokunulmayacak, aykırı önleme konu kılınamayacak haklar vardır. Bunlar, “dokunulmaz haklar” ya da “hakların sert çekirdeği” olarak kabul edilmektedir. Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulamaz; yapılacak sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Temel hakların kullanılmasının durdurulması hakkındaki Anayasanın 15. Maddesine göre temel hakların çekirdek özü olağanüstü hallerde bile korunur, “durumun gerektirdiği ölçüde” ve “uluslararası sözleşmeler ihlal edilmemek kaydıyla” sınırlandırma mümkündür. Maddenin 2. Fıkrasına göre de olağanüstü hallerde de kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

Anayasanın 120. Maddesinde belirtilen durumun gereği olarak ilan edildiği bildirilen olağanüstü hal uygulanmaları içinde, kamu sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan kamu görevlilerine “anket formu” niteliğinde evrak dağıtıldığı ve bu anketlerde 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) dayanak gösterilerek olağanüstü hal ile belirlenen çerçeveyle ilgisi bulunmayan sorular yöneltildiği belirlenmiştir.

Kamu görevlilerini fişleme anlamına gelen bu tür uygulamanın derhal sonlandırılmasını talep ediyoruz.  Anılan Anayasa ve mevzuat uyarınca, dayanak gösterilen 667 sayılı KHK ile ilgisi bulunmayan “anket formu” niteliğindeki evraka yanıt verilmesine ilişkin bir zorunluluk bulunmadığını da meslektaşlarımızın bilgilerinize sunarız. 

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi